Gecikmiş Bir Hasat Bayramının ardından…
Bilmeyenleriniz için söyleyelim, Ajans Başkanı’mız Sibel Asna aynı zamanda bir lavanta üreticisi. Kendisi, İzmit’in Akmeşe Köyü’ndeki çiftliğinde hasat ettiği lavanta tohumlarıyla özel tasarım ürünler hazırlıyor. LAVA markası adı altında beğeniye sunduğu ürünleri; insan haklarının gözetildiği, doğa ile dost ve adil üretim olanaklarına sahip bir toplumun özlemiyle oluşturulan Good4Trust.org çatısı altında görebilirsiniz.
Bu bilgiyi neden paylaştığımıza gelince…. Lafı uzatmadan hemen konuya girelim. Geçtiğimiz hafta Good4Trust üreticilerinin 27 Ekim’de Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşen Harvest Festivali’ne katılacağını, bizim de LAVA’yı temsilen orada olacağımızı öğrendik. Kabul edersiniz ki, harika müzisyenlerin ve Good4Trust’ın yer aldığı bir hasat festivali hayal edince heyecanlanmamak mümkün değil. Biz de lavantı hasadı için biraz gecikmiş bir zamanlama da olsa ,( lavanta temmuz ayında hasat edilir) buraya hasat fotoğrafı koyabilirsiniz… festivalin gerçekleşeceği güne kadar kuracağımız standın görüntüsünün nasıl olması gerektiğinden, ürünlerin paketlenmesine, stant için gerekli malzemelerin temininden, ürünlerin stantta diziliş şekline kadar tüm detayları çalıştık.
Her ne kadar bizler iletişimci olsak da, bir markanın nasıl temsil edilmesi gerektiği konusunda hep fikir veren tarafta olsak da, taşın altına elimizi koymalıyıdık… Festival sabahı gelip çattığında malzemelerimizi sırtlanarak organizasyon alanına gittik. İçeri girdiğimizde sahne kurulmuş, stantların yer alacağı ahşap odacıklar çoktan hazırlanmıştı. İşçiler, festivalin doğal bir ortamda gerçekleştiği hissini kuvvetlendirmek için alana organik çim döşüyorlardı. Özellikle, festival alanına dağınık biçimde serpiştirilmiş bostan korkulukları ve bazı bölgelere koyulan saman balyaları insanı bir tuhaf yapıyor, sanki şehirdeyiz de değiliz hissi veriyordu… Ortamı koklayıp, biraz alanda gezindikten sonra kolları sıvadık. Tüm LAVA ekibi standı hasat temasına uyumlu hale getirmek için canla başla çalıştı. Zaman zaman neyin nerede durması gerektiğiyle ilgili fikir ayrılıkları yaşasak da, teşhir işinin zorluklarını deneyimlemiş olsak da, sonuç herkesi tatmin etmişti.
Bu keyif hali sürerken, bir yandan da Kovacs’ın akşam için yaptığı son provayı dinliyorduk.
Festival tüm üreticiler için bu harika sesle başladı diyebiliriz. Devamında tüm üreticiler 14 saat boyunca stantlarının arkasındaydı. Ayaklarımızın ağrıdığı da oldu konuşmaktan çenemizin yorulduğu da… Ama şikayet etmedik. Satışın zaten bir büyüsü vardır. Fakat bu alışverişi öyle bir ortamda yapmak pek de sık rastlanan bir durum değildi. The Ringo Jets çalıyordu ve alandaki insanlar biraz daha şevkleniyordu. Sattas söylüyordu elimizde lavantalarla Jamaika sokaklarında dans ediyorduk. Enfesti…
Biz kendi işimizin peşine düşmüş çalışırken bir yandan da bahçesinden ve balkonundan beslenmek isteyenler için permakültür, daldırma tekniği ile mum yapımı, doğal sabun yapımı, scrapbook ve dreamcatcher yapımı gibi atölyeler devam ediyordu. Her ne kadar zaman zaman müzik konuşmacıların sesini bastırıp, dinleyicileri zorladıysa da bir şekilde içinden çıkılıyordu…Aslında Festivallerin neden yalnızca müziğe odaklanmaması gerektiğini özetleyen, harika bir manzaraydı bu…
Şöyle bir geriye bakıp günü özetleyecek olursak, “Harika müzisyenlerin harika melodileri, tüm bu görsel şahanelik, çim-saman-bostan korkulukları, organik ürünler, söyleşiler, atölyeler ve lavantanın baş döndüren kokusu… Tüm bunlar festival havasıyla harmanlanarak katılımcıların tükenmeyen enerjisiyle buluştu.” diyebiliriz. Kelimenin en yalın haliyle;
Keyifli bir gündü…
Satış oldu mu peki? Pek sayılmaz… 🙂